İngiliz Financial Times gazetesinde geçen sene yayınlanan bir haberde, Türkiye’den Ordu Yardımlaşma Kuruluşunun (OYAK) bir iştiraki olan Ataer Holding’in British Steel’i almaya çalıştığı ve nihai olarak da buradaki çelik işlemlerini kömür yerine hidrojen ile çalıştıracağı yazıyordu. İngiltere’deki tarihi bir çelik şirketini alarak onun hidrojen gibi karbonsuz bir kaynak ile çelik üretmesini planlamanın kamusal yapıdaki bir Türk şirketi tarafından önerilmesi muhtemelen 2019 yılındaki en ilginç haberlerden biriydi.
Türkiye bölgesindeki en büyük çelik üreticilerinden biridir. Aynı zamanda da en büyük ihracatını Avrupa pazarlarına yapmaktadır. Birçok şirket Türkiye içindeki üretimini de hedef pazarlarına göre şekillendirmekte, sürdürülebilirlik göstergelerine önem vermekte ve ihracat pazarlarındaki müşteri taleplerine göre iç piyasa stratejilerini de uyumlu hale getirmektedir. Yukarıda yer alan haberde, en çok dikkat çeken cümlelerden biri de Avrupa Birlilği (AB) iklim değişikliği komiserinin önerdiği “sınırda vergi eklenmesi – border adjustment tax-” olmuştur. Kısaca daha yüksek karbon ile üretilen mal ve hizmetlerin AB sınırlarında daha fazla vergiye maruz kalması anlamına da gelmektedir.